26 Eylül 2010 Pazar

YILANLI KÜLLİYESİ

Yılanlı Darüşşifası Kapı Portalı

Kastamonu’ yu Kastamonu yapan Türk – İslam medeniyetidir. Bunun en güzel örneklerinden birisini Yılanlı Külliyesi haykırmaktadır Külliyenin giriş kapısı portaline baktığınızda; soğuk bir taş parçasına ustalığın nasıl işlendiğine, ruhun nasıl yansıtıldığına, güzelliğin nasıl verildiğine hayret edersiniz.

Ancak, burada dikkatleri çekmesi gereken asıl konu giriş kapısındaki muhteşem sanat değil, bundan tam 8 asır önce, bu memlekette muntazam ve büyük bir hastanenin yapılmış olmasıdır.
Nasrullah Camiinin batı kısmında yer alan külliye; cami, türbe, darüşşifa ve şadırvanlardan müteşekkildir. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin 4. oğlu Abdülfettah – ı Veli tarafından 1210 yılında kurulmuştur. Darüşşifa 1273 yılında bina edilmiş ancak, 1827 yılındaki yangının ardından sadece giriş kapısı günümüze ulaşabilmiştir.

Külliye bünyesindeki yapılardan birisi olan caminin ilk bina tarihi yukarıda da zikredildiği gibi 1210 yılı civarı ve banisi de Abdülfettah – ı Veli’ dir. 1827 yılındaki yangının ardından cami ikinci defa yapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ nun en çok tartışılan padişahlarından birisi olan Sultan 2. Abdülhamid’ in emriyle onun padişahlığı döneminde restore edilmiştir.

Kastamonu’ nun mana alemindeki mimarlarından birisi olan Abdülfettah – ı Veli Hazretleri caminin doğu bitişiğinde yer alan türbede yatmaktadır.  Türbenin içinde büyüklü küçüklü 25 adet sanduka bulunmaktadır. Mihrabın hemen önünde ve cami tarafında bulunan, diğerlerinden daha büyük ve yüksekçe yapılmış olan bakır mahfaza içindeki sanduka Abdülfettah – ı Veli Hazretlerine aittir. Diğer sandukalar , ikisi hariç, Hazretin çocukları ve torunlarına aittir.
 
Yılanlı Külliyesi bahçesinde iki adet şadırvan göze çarpmaktadır. Giriş kapısı tarafında ve kıble istikametinde uzanan 3,40 metre uzunluğunda oval plana sahip şadırvanın musluklarının bulunduğu kısımlardaki kabartma bitki motifleri dikkat çekmektedir.
Bu şadırvanın hemen güney – doğu kısmında yer alan küçük şadırvan, yuvarlak bir havuz ve ortasında bir fıskiyeden ibarettir. Her iki şadırvanın da darüşşifanın günümüze ulaşan kapı ve duvar kalıntıları ile aynı malzemeden yapıldığı ilk bakışta anlaşılmaktadır.